20 Mayıs 2012 Pazar

Hector tut elimden, gidelim ambulansa

-Sürekli otobüsü kaçırıyorum. Yani hırsız anlamında değil. Geç kalma anlamında kaçırıyorum ve sürekli bir taksiye binip yarı yolda otobüsü yakalıyorum. Yolcuların garip bakışları altında 41 numaralı yerime otururken her seferinde ceketimi çıkartma esnasında dirseğimle yanımdaki adamı dürtüyorum. Yanımdaki adam hiç değişmiyor. Günlerdir aynı adam bana yol arkadaşı oluyor. Sarı saçlı, sarı bıyıklı tahminimce Ege’nin köylerinde doğmuş ve buralarda ne işi var diye düşündüğüm sessiz yol arkadaşım. Yolculuk boyunca tek kelime etmiyor. Çay içiyor ve her seferinde çöpleri cebine sokuşturuyor. Otobüsten inerken koridorda oturduğum için benim ona yol vermem gerekirken sürekli o bana yol veriyor. Otogardan çıkarken havalimanında olduğu gibi ellerinde isimler olan bir sürü insanla karşılaşıyorum ve her seferinde “Hector” yazılı kâğıdın yanında buluyorum kendimi. Kâğıdı 30’lu yaşlarda hoş bir kadın tutuyor. O da yol arkadaşım gibi susuyor. Kadınla el ele yürüyoruz ve bir ambulansa biniyoruz. Ambulansın sireni çalıyor ve hareket ediyoruz. İçeriye nereden girdiğin anlayamadığım bir sürü doktor doluşuyor ve beni soymaya başlıyorlar.

-Tamam oğlum tamam bundan sonrasını anlatma artık. Senin fantezilerine konuk olmak istemiyorum. “Götün açıkta kalmış.” tarzı bir espri ile de karşına çıkmak istemiyorum şimdi. Zaten bir göt her gece açıkta kalıyorsa, ben o işte bir puştluk ararım. Kaç gündür bunu görüyorum demiştin?

-Altı gündür görüyorum. Artık aynı şeylerin olacağını da bildiğim için taksici arabayı kullanırken içimden “Lan acele etme köprünün orada yetişicez nasılsa otobüse.” diyorum. Zaten konuşmaya kalktığımda kimse tepki vermiyor. Aynı şeyler sürekli dönüyor. Ben izleyici gibiyim. Olaylara müdahale edememek de sinirime dokunuyor. Uyanmayı denesem de beceremiyorum.

-Bunun sana ne zararı var peki?

-Bir zararı yok da bu olay normalmiş gibi davranmayı kessene artık. İnsanlar aynı rüyayı ikinci kez gördüğünde anlat anlat bitiremiyorlar. Altı gün oldu diyorum. Hector kim? O kadın kim? Neden her seferinde 41 numara. Egeli yol arkadaşım ya da her nereliyse, o kim? Doktorlar neden beni soyuyor ve karnımı yarıyorlar? İşin garibi bu esnada neden hiç acı çekmiyorum?

Aslında konuşurken bana inanmadığını ve yeni senaryom için denek aradığımı düşünüyordu. Sanırım insanlar bana çeyrek asırdır inanmıyorlar. Her zaman “sen farklısın” yorumlarının arkasına sığınıp onları hayatımdan uzak tutmam ve onlara göre amaçsız ama bana göre yaşama amacım olan senaryolarım bazen gerçekten de beni onlardan farklı mı kılıyor acaba diye düşündürüyor. Ödemem gereken bir faturamın olduğu aklıma geliyor ya da aklıma gelmesini zorunlu kılıyorum ve onun yanından ayrılıyorum. Yolda giderken de kendi melodilerimi yaratıyorum her zamanki gibi: Hector tut elimden, gidelim ambulansa, Hector tut elimden, gidelim ambulansa, 41 numaraya oturma, Egeli ile konuşma, Hector tut elimden, gidelim ambulansa, la la la lay, Hector tut elimden, gidelim ambulansa.

4 yorum:

  1. Okuduuuuum. Çok güzel çok çok güzel he. Her ne kadar Hector bana ODTÜ geyiği olan Hector'u anımsatsa da her neyse ne diyordum? Gel gidelim ambulansa. As Americans say: "Keep going"

    YanıtlaSil
  2. sen yazarsın da güzel olmaz mı? mümkün değil kötü olması

    YanıtlaSil