30 Mart 2012 Cuma

ÖSS'den önce

Tarihe bakıyoruz. 30 Mart 2012. İki gün sonra YGS sınavı varmış. “Aaaaa ooooo anlatım bozukluğu yaptıııııııı yuuuuuh.” Az önce ana haber bültenini izlerken “Sınava girecekler son gününü nasıl değerlendirmeli?” başlıklı bir haber izledim. Uzmanlar uzatmamak gerekirse “Yiyin, için, sıçın, gezin…” diyor. Sonuçta uzmandır, haklıdır. Haberi güzel güzel izlerken “Lan ben napmıştım ÖSS’den bir gün önce acaba?” diye kendime soruyorum ve blog yazma fikri aklıma geliyor.

Tarih: 16 Haziran 2007. Bir gün sonra ÖSS var. Annemle Manisa Merkez’e gitme kararı alıyoruz. Çıkınımızı toplayıp sabah yola çıkıyoruz. 40 dakikalık yolculuğumuzdan sonra ilk durak babaanne evi oluyor. Bir başkadır babaanne evi. Mesela şu an hatırlamıyorum ama o gün de kesinlikle aylardır duvarda koparılmadan duran takvim yapraklarını koparmışımdır. Babaannemin “Ondan yapayım yer misin? Bundan yapayım yer misin? Bu rapstarım der misdskaljadskl…” ısrarları eşliğinde dışarıdan garip garip sesler duyuyordum. “Lan bu ne ki?” gibi düşünceler eşliğinde kendimi bir anda sokakta buldum. “Bi gideyim bakayım. Konser falan ver herhâlde.” diye düşünürken kalabalığa iyice yaklaştım ve olayın ne olduğunu yavaş yavaş çaktım. 38 YAPAR. 7’nin yanındaağki solda sıfır. Sildiniz.



















Evet MHP’nin mitingine daldım o gün. Sonuçta yarın ÖSS’ye girecektim. Bundan güzel stres mi atılırdı? Bahçeli bağırdı. Ben dinledim. Ben bağırdım. Manisa dinledi. “SENİ YENECEĞİM ÖSESEEEEEEEEEEEEE.”

Neyse daha sonra tekrar babaanne evine geçtim. Akşamüstü olmuştu. Geri dönecektik evimize. Annemin “Yürüyerek gidelim garaja kadar.” cümlesindeki çakallığı çözememiştim o gün. “Tamam anne gidelim. Hava da güzel zaten.” demiştim. Çıktık yola. Ben ileride yine bir kalabalık görmüştüm. Bu seferki kalabalık pazar kalabalığıydı. “Yok anne. Olmaz anne. Girmeyelim anne oraya. Çok korkunç anne.” falan derken “GEL ABLA GEEEEEL BÜMLOOOON BÜMLOOOON NE ALIRSAN BÜMLOOON. ÇEKERSE GETİR ABLA. HER HAFTA BURDAYIM BEN. ABLA DÜKKÂNDA AYNISINI 5 LİRADAN SATIYORUZ.” gibi bağrışların içinde buldum kendimi. Sanırım o gün 1 saate yakın pazarda dolaşmıştık. Sonuçta uzmanlar sınavdan bir gün önce “Dolaşın!” da diyorlardı.




















Babaanne evi, miting, pazar falan derken garaja geldik ve evimize dönmek için otobüse bindik. Eve geldiğimde yemek falan yedikten sonra yorgunluktan yığılmıştım hemen koltuğa. 17 Haziran’da da babalar gibi girmiştim sınavıma. “Aşağıdaki cümlelerden hangisinde anlatım bozukluğu vardır?” EEEEY ERDOĞAAAAN 22 TEMMUZ GÜNÜNE ALDIN MI AMERİKA UÇAĞININ BİLETİNİ? Pi’yi 3 alınız. BÜMLOOOON. BÜMLOOOON. KAFAM BÜMLOOOOOO… Süreniz dolmuştur.

11 Mart 2012 Pazar

SaSaSa
















Bir gün yaşasam. O da benimle yaşasa. Sonra birlikte yaşasak. Sonra o beni üzse. Ben ağlasam. O kaçsa. Ben kovalasam. Kaçmaya devam etse. Ben yakalayamasam. Sesi, soluğu çıkmasa. Birilerinden yardım alsam. Birileri de onu yakalayamasa. Bir bir biri birilerine baka baka dursa. Ve ben bir gün onu yakalasam. O konuşamasa. Onu evime götürsem. O korksa. Onu banyoya soksam. O biraz daha korksa. Onu soysam. O daha da fena korksa. Yerleri ıslatsam. O mal mal baksa. Eline bir eşofman altı tutuştursam. O bir bana, bir eşofman altına baksa. Onu yere değdirmeden giymesini söylesem. O anlam veremese. Eğer azıcık değerse bile onu öldüreceğimi söylesem. O eşofmanı giymeye kalksa. Ben seyretsem. O düşecekmiş gibi olsa. Ben zevk alsam. O duvara falan tutunmaya çalışsa. Ben zevkten dört köşe olsam. O eşofmanı giyse. Ben de “Sana bu kadar acı yeter.” desem. O şaşırsa. Ben banyodan bir zafer kazanmışçasına çıksam. O baksa. O baksa. O baksa.
Çipnot: Islak zeminde eşofman altı giydirmek bir işkence yöntemi olabilir. Salak Çinlilerin de nasıl akıllarına gelmemişse artık.