17 Mayıs 2013 Cuma

Biz çok farklıymışız

Erken buluştuğumuz günler yapacak bir şey bulamadığımız için birbirimize sardığımızı bildiğimiz hâlde bugün de erken buluştuk. “Karnın aç mı?” dedim. “Eh biraz aç.” dedi. “Sen ye, ben seni kapıda beklerim.” dedim. Gülmedi. Leman’a gittik beraber. En azından o yemeğini yerken ben masadaki karikatürleri falan okurum diye biraz sevindim içimden. Menü geldi. Sevdiceğim mantarlı soya soslu tavuklu Metin Ali Feyyazlı bi şeyler istedi. “Sen yemiyo musun?” diye sordu. Ben çıkmadan yediğimi söyledim. Hatta keşke söyleseydin de bi şey yemezdim, birlikte yerdik de, dedim. Neyse biliyorum ki gelecek olan yemeğin yarısından fazlasını ben yiyeceğim. Hâl böyleyken niye buraya geliyoruz ki aslında? Köşedeki dönerciden çeyrek döner yese doyacak olan sevgilim, benim bile doyacağım bir yemek sipariş ediyor. “Yemekten sonra napıyoruz?” diye sordu. Nasıl boşluğuma geldiyse “Sen bilirsin.” dedim. İşte o anda Kim Milyoner Olmak İster’deki sürenin sonuna geldiğimizi belirten ses çaldı beynimde. Hiç sevmezdi “Sen bilirsin.” lafını. Söylediğim anda söze muteakiben gelecek olan “ha siktir ya” temalı kafa sallayış, surat asma, “Aşkım noldu aşkım noldu?” sorularından sonra büyük patlayışın gelmesi kaçınılmazdı. Önümde sen bilirsini ortama yedirecek olan bir hareket yapmam için saniyeler hatta saliseler vardı. Ve ben saçmaladım. “Sen bilirsin. Ben bilirim. Biz biliriz. Onlar yanlış biliyor. Kimsenin suçu değil bu. Onun suçu değil bu…” falan derken. “Ya aşkım biliyo musun Candan Erçetin Galatasaray Lisesi’nde müzik öğretmeniymiş. O kadın nasıl öyle bembeyaz ya. Hiç Güneş’e çıkmıyor galiba. Düşünsene Candan’ı yanmış şekilde. Kimse ciddiye almaz bence.” diye devam ederken ben “Ne diyosun Emre sen ya?” diye sordu. “Diyorum ki burdan sonra Hacettepe’ye gidelim. Halı sahanın yanındaki tepeye çıkarız. İki de bira alırız.” diye kurtardım durumu. Böylelikle bir sen bilirsin hatasını daha başarıyla püskürtmüştüm.

Tepeye geldiğimizde yağmur başladı hafiften. “Zürriyetini sikeyim dünya.” diye küfür edince sevgilim suratıma garip garip baktı. 2 aylık sevgili bakışıydı bu. Neyse yağmur dindi hemen. “Görüyo musun aşkım, görüyo musun? Bak küfrü yiyince nasıl kesildi hemen.” diyerek kapanmış konuyu yine piyasaya sürdüm. Kafasını kucağıma koydu. O şekilde birasını içmeye çalışırken “Kalk kalk. Öyle içilir mi bira? Boğazına kaçırcan.” dedim. Hiçbir şey demeden kalktı oturdu yanıma. 5-10 dakika konuşmadan durduk öyle. Sessizliği bozan “Biz çok farklıyız. Biliyorsun bunu değil mi Emre?” sözü oldu. Şimdi bunu neden diyo acaba diye düşünürdüm ama soru şeklinde geldiği için buna pek vakit yoktu. “Leyla ile Mecnun da farklıydı hayatım. Adem ile Havva da farklıydı. Kerem ile Aslı. Safiye ile Faik. Högh ile Uche. Yani birlikte olmak için aynı olmak gerekmiyor. Senin sevdiklerini ben severim zamanla. Benim sevdiklerimi sen seversin. Beni beğeneni ben ben beğenmem. Benim beğendiğim ise benim beğenmez yani. Alakası yok bunun ama anlamışsındır yani sen beni.” falan derken ben hemen ilişkimizi savunmaya geçmiştim. Sanki “Ayrılmamız gerekiyor.” demişti de yurdumu alçaklara uğratmamak için elimden geleni yapıyordum. “Nerden çıktı şimdi bu?” dedim. 2 aydır düşündüğü bir şey olduğunu söyledi. Bana söylemeye çekiniyormuş. Yanlış anlayacağımdan korkuyormuş. Beni çok seviyormuş. Ölene dek benimle olmak istiyormuş. Hayat onu yormuş. Bundan sonra başka bir ilişkiye cesaret edecek gücü yokmuş. Ben sonmuşum falan derken “Afiyet olsun gençler.” dedi biri arkadan. Kafayı çevirdim ama nasıl bi tırsıyorum kim amk bu diye. Bi baktım güvenlikçi. “Gençler burada alkol almak yasak yalnız dedi.” Adamı şöyle bi tarttım “Abi biz burdan almadık zaten. Kızılay’dan aldık.” diye espri yapsam ağzıma sıçarmış gibi geldi. “Abi biz hep içiyorduk burada. Saim abi vardı güvenlikte. İzin veriyordu o.” dedim. Saim abinin eşinin doğum yaptığını söyledi. İzinliymiş 10 gün. Çocukları kız olmuş. Adam olaydan koptu bize Saim abinin mutlu yuvasının sırlarını falan anlatmaya başladı. İçimden “Lan bu adam Saim abiye âşık galiba.” dedim çünkü olayları öyle bir nikahına beni çağır sevgilim modunda anlatıyordu ki bi ağlamadığı kalmıştı. “Gel abi gel çek bi fırt.” dedim adama olayın gazıyla. Kabul etmedi teklifimi ama orada içmemize de bir şey demedi. Giderken de “Bakın gençler. Birbirinizin kıymetini bilin. Benim sizin yaşınızdayken sevdiğim bir kız vardı. Bana abi dedi. Ayrıldık.” dedi. O anda adama bir daha dikkatlice baktım ve adamın Bilal Göregen olduğunu fark ettim. Yayaya yakşamlar deyip yanımızdan ayrıldı. Sevgilim de tanımıştı onu. Bunu bakışlarından anlamıştım fakat konu hakkında hiç konuşmadık. O hâlâ farklı olduğumuz konusuna takılmıştı muhtemelen.

Telefonumu çıkardım. Facebook’u açtığımda ilkokuldan arkadaşım Mehmet durumunu güncellemişti “Aşk kendinden bir tane daha yaratma çabasıdır.” diyordu. “Oha amk süper zamanlama Mehmet.” dedim içimden. Kasap olan Mehmet bütün gün inek resimleri paylaşırken şu yaptığı mükemmelliğin ötesiydi. Ona gösterdim hemen “Bak gördün mü yani farklı kişilerin birbirine benzemesidir aşk.” dedim. Yaratmanın Allah’a mahsus olduğunu söyledi bunun üzerine sevgilim. Herhâlde Bilal’in etkisi diye düşündüm tüm bunlar. Bu sırada biralarımız bitmişti. “Hadi kalkalım.” dedi. “Napıcaz?” dedim. “Öyle yüreyelim de yürürken aklıma gelir bi şeyler.” dedi. “PES atalım mı?” dedim. “Sen bilirsin.” dedi. “Bilirim.” dedim. Elini daha sıkı tuttum.

3 yorum:

  1. çok güzel olmuş yazı. eline sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Bencede ve haklı sevginin ve sevdiğinin kıymetini bil :)

    YanıtlaSil
  3. Yasadiklarini o kadar guzel anlatiyorsunki gercekten hayran olmamak elde degil .. hani yedigin dayagi fln anlatsan inan olsada bende bi yesem moduna girerim :)

    YanıtlaSil