15 Kasım 2013 Cuma

Düdüklü tencere, kuru fasulye, pilav

Efendim ben yemek yapmayı bilen birisi değilim. Bugüne kadar da hiç kendi başıma tencere yemeği yapmamıştım. Hep tavanın içinde etli butlu şeyler işte. Bugün iş çıkışı markete girdim. Tabii kafamda eve gidince ne yicem lan, düşüncesi. Tavukların olduğu yere gittim. Daha dün tavuk yedim mınaha. Dana etlerinin oraya gittim. Adeta 1989'da veganlara tepki olarak doğmuştum. Tabii orası da kesmedi beni. Dedim böyle olmucak. Gideyim bi yemek yapmayı deneyim. Hatırladığım kadarıyla çekmecenin birinde anamdan kalma nohut, fasulye falan olacaktı. Neyse bunların içine koyulabileceğini düşündüğüm domates, biber falan aldım eve geldim. Sonra düşündüm lan fasulyeyi geceden suda bekletmek gerekiyodu sanırım ama nohutu bekletmesek de olur herhâlde. İnternete baktım nohutu da bekletmek gerekiyormuş. Annemi de aramak istemiyorum. Sürpriz yapıcam sonradan. İşte arıcam "Yemek yedim." dicem. O "Ne yedin?" dicek. Ben de "Kuru fasulye yaptım da ondan yedim yaaa." falan diyicem. Neyse internetten baktım. Bu şeyler geceden bekletmeden oluyo mu diye. Oluyomuş. Abinin biri demiş ki ben hiç geceden suya koymam, anı yaşarım. Amk adam yemekten felsefe çıkarmış. Yarım saat düdüklüde haşlayın demiş. "Ehhh düdüklü nerden çıktı amk?" dedim içimden. Düdüklü tencerem de var ne yazık ki. Gittim çıkardım onu yukarıdan. Attım fasulyeleri içine suyu da doldurdum. Kapattım. "O düdük nasıl durcak lan?" diye sordum kendime, kendim de gitti Google'a sordu. Demiş ki birisi "Ötene kadar havaya kalkık dursun. Öttükten sonra indir. Biraz da öyle dursun. Sonra biraz bekledikten sonra tekrar kaldır. İçindeki hava çıksın. Sonra aç." İyi tamam, dedim. Kapattım tencereyi. Yaktım ocağın altını. Yarım saat geçti bizimki adeta bir Cüneyt Çakır, adeta bir Fırat Aydınus. Baktım düdüklü tencere dördüncü hakeme 4 dakika uzatmaları gösteriyor. Hemen gittim düdüğü indirdim. 4 dakika da öyle durdu. Sonra altını kapattım. Biraz bekledim. Gittim düdüğü kaldırmaya. Bi kaldırdım. Füüşşşşşşş nasıl ses çıkıyo. Lan bunlar patlıyo amk telefonu içeriye götüreyim de bi şey olmasın, dedim. O sırada füüüüş sesi iyice arttı su fışkırmaya başladı içinden. Ananıskim noluyoz lan? Neyin kutlaması bu falan derken hemen kenardan yaklaşıp düdüğü kapattım tekrardan. Ortalık ıslandı biraz. Dedim bu iş böyle olmucak. Annemi aradım. Anne düdüklü tencerenin düdüğünden su fışkırıyo. Napcaz bunu dedim. Ne pişiriyon, dedi. Söylemek de istemiyorum. Ya hep fışkırcak mı o, diye soruyorum. Suyun altına tut biraz, ne pişiriyon, dedi. Kuru fasulye pişiricem anne dedim. Akşamdan ıslatmadın mı, dedi. Anı yaşıyorum anne ben, dedim. Hadi kapatıyom deyip düdüklüyü suya tutmaya gittim. Tuttum suya. Sonra düdüğü kaldırdım. Füşt, dedi hava gitti amk. Bu muydu derdin, diye soramadım. Neyse çıkardım fasulyeleri, süzdüm, yıkadım falan. Sonra işte normal tencerede yağ, soğan, domates, salça, biber, su, fasulye, tuz, karabiber falan koydum onları kaynamaya bıraktım. (Püf noktalarını söyleyemem. Kusura bakmayın.) Annemi aradım işlemin tamam olduğunu söyledim. Yanına da pilav yapsaydın, dedi. Tamam anne, dedim. Kapattım telefonu. Fasulye de pişmek bilmiyodu lan. 1 saat falan sürdü. Sonra işte pilavı yaptım. Onu da yalnız başıma ilk kez yaptım. İkisi de efso oldu. Dünyanın en güzel kuru fasulye-pilavını yaptım. Yaşasın ben. Dinlediğiniz için teşekkür siz.

3 yorum:

  1. düdüklü tencere candır yav.

    ellerine sağlık, afiyet olsun.

    YanıtlaSil
  2. Maç gibi. Yemek pişirmek zordu, ofsayt gibi. Bir de düdüklü tencere çıktı, play off gibi.

    YanıtlaSil
  3. O kadar guzel yazmissinki gulmekten okuyamadim :)

    YanıtlaSil