23 Mayıs 2012 Çarşamba
Ben yine de erken çıkıyorum
Sanırım ilk duraktan otobüse binmek gibi bir fantezim var.
Hele ki ineceğim yer son duraksa ilk durağın değeri daha da artıyor gözümde. Bugün
nedense pek de kalabalık değil otobüs. Her gün bindiğimden farklı bir saatte
bindim bugün. İnsanlar bile bir değişik. Neyse ki şoföre karşı bir göz
aşinalığım var. Kulaklıklar kulağımda, çantamdan kitabımı çıkarıyorum. Okumaya
başlamadan okuduğum ile okumadığım sayfaları karşılaştırıyorum ve
okumadıklarımın hanesine bir puan yazıyorum. Türk yazarları çok seviyorum o an
için. Sebepsiz yere. Otobüsün yaş ortalaması tahminimce 40. “Beyler ben
ineyim isterseniz.” diyesim geliyor. Demeyeceğimden yüzde yüz eminim. Demeyeceğimden
yüzde yüz emin olduğum şeyleri desem başıma neler gelir diye düşünme oyunumu
oynuyorum işte kendimce. Gözlerimi kapatıp nerede olduğumu tahmin etmece oyunum
aklıma geliyor ama onu oynamıyorum. Yarım saattir gidiyoruz. Otobüsün nüfusu yavaş
yavaş azalıyor. Yaş ortalamamız 50’lere çıkmış durumda. Kitabıma daldığım 15
dakikanın ardından kafamı kaldırdığımda otobüste benimle birlikte üç kişi
kaldığını fark ediyorum. Biri şoför zaten. Burada şoförü saymam gerekir mi
acaba diye düşünürken diğer yolcu da iniyor. Şoförle baş başa kalıyoruz. Ben
otobüsün en arkasındayım, o ise en önünde. İkimiz bir ikarusun güller açan
dalıyız adeta. Aynadan şoföre bakıyorum. Burnunu karıştırıyor. Ben utanıyorum
nedense. Sonra bana bir şey diyor ama motorun gürültüsünden duymuyorum. Sonra
bana tekrardan bir şey diyor. Ben yine motorun gürültüsünden ne dediğini
anlamıyorum. O hâlâ diretiyor. Büyük ihtimalle ikinci söylemesinden sonra her cümlesinin
sonuna “Kulağını sikeyim senin.” ekliyor. Yanına gidiyorum. “Acele işin var mı?”
diyor. Durup “Bu bir teklif mi?” diyesim geliyor ama demiyorum tabii ki. “Yok
abi. Eve gitcem ben.” diyorum. O ne demekse gari. Mezarlığa gidiyoruz şoförle.
Beni çocuğunun mezarına götürüyor. Kanserden ölmüş iki yıl önce bugün. Konya
Üniversitesinde okuyormuş. Tek çocuğuymuş. Bana çok başarılı olduğundan söz
ediyor. Ben söyleyecek bir şey bulamıyorum. Her cümlesinden sonra dönüşümlü
olarak “Başınız sağ olsun.” ve “Allah rahmet eylesin.” cümlelerini kullanıyorum.
Belki biraz samimi olsak “Ölenle ölünmüyor.” ve “Hayat devam ediyor be abi.” gibi
yalancı cümleler de kurardım. Bizi gören çocuklar ellerinde şişeleriyle etrafımızı
sarıyorlar. Mezarı suluyorlar. Sanki onların mezara döktükleri su, şoförün
gözlerine isabet ediyor. Dua ettikten sonra otobüse geçiyoruz. En arkaya
gitmiyorum bu sefer. Şoförün yan tarafına oturuyorum. 15 dakika boyunca hiç
konuşmuyoruz yine de. Eve geliyorum. Sabah yeniden okula gidiyorum. Onunla
karşılaşayım diye yine okuldan erken çıkıyorum. Sonra yine eve geliyorum. Sabah
yeniden okula gidiyorum. Erken çıkıyorum. Eve geliyorum. En öne oturuyorum ve
biz hâlâ konuşmuyoruz o günden sonra. Ben yine de erken çıkıyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Lan of yaa
YanıtlaSil"Bu bir teklif mi?" cümlenin kahkahasının 2 satırda çocuğunun mezarına götüreceğini öğrenmemle nasıl yüzümde donduğunu anlatamam. Gerçek değil değil mi? Olmasın yani eğer öyleyse ne diyeceğimi bilemiyorum boş boş bile konuşamıyorum normalde yapabilirim çünkü.
YanıtlaSil