Bir de bir makalede okumuştum. (Büyük ihtimalle Milliyet-Galeri’de
görmüşümdür.) Yazarların yazılarını yaratırken yaptıkları değişik şeyler
başlıklı bir şeydi. Ayağını suya sokanlar, kuma değdirenler, kahvesiz
yazamayanlar gibi gibi. İnsan merak ediyor gerçekten. Biraz da kendini
sorguluyor: “Ben niye pijamalarımla yatağımda bilgisayarı kucağıma almış
yazıyorum lan?” diye. Kendimi zor tutuyorum banyodan çamaşır leğenini
getirmemek için. Belki o zaman büyüleyici şeyler çıkacak ortaya. Bir de götü
göğe ermeden yazamayanlar var ama onlar bu yazımın konusu değil lütfen.
Bu
satırları çikolatamı yerken icra ediyorum. Annem geldi odaya “Çöpleri at dışarı
çıkarken.” dedi. Telefonum çaldı, açtım, arkadaşım banko maç istedi. Sokakta bi
adam “Amını siken.” diye bağırdı. Neyse ben önemli değilim burada. Önemli olan
büyük yazarlar. Acaba hâlâ daktilo ile yazan var mı? Vardır tabii ki de. O ses
ilham veriyordur belki. İlham bu abi? Nerden geleceği belli olmuyor. Bazen bir
elektrik kablosu bile ilham verebiliyor insana. Şeyi de merak ediyorum mesela.
Yazarlar kitaplarını yazarken kaynaklardan (kişiler, kurumlar, belgeler vb.) ne
derece faydalanıyorlar? Günün hangi saatleri yazmayı tercih ediyorlar? Sözlük
kullanıyorlar mı? Müzik dinliyorlar mı yazarken? Oğlum siz en iyisi bana birkaç
tane yazar bulun lan? Çok soru sorasım var çünkü onlara.