27 Haziran 2012 Çarşamba

Üreyen merdivenler

Şimdi hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan yürüyen merdivenler hakkında birkaç şey söyleyip gidicem.
O merdivenler ne için yapılmış? İnsanlar yorulmasın diye değil mi? Öyle. Başka bir amacı ise çabuk hareket etmek olabilir. Kurallar yürümeyen insanların merdivenin sağ tarafında beklemesini yürüyenlerin ise sol taraftan yoluna devam etmesini söylüyor ama bazı insanlar sağlı sollu diziliyolar merdivene ve geçicek yer kalmıyor. Güzel olmuyor.
Bir de yürüyen merdivenlerde üreyen insanlar mevcut. Abi nasıl bir fantezidir o ya. Asansörü kabul ederim de millet bildiğin yürüyen merdivende sevişiyor. Hatta erkek alt basamakta kadın üst basamakta duruyor. Bu değişik geliyor bana.
Bir de yürüyen merdivenlerde elimizi koyduğumuz yerler de hareket ediyor. Ben hep onu durdurmaya çalışıyorum olmuyor. Hatta ayağını iki tarafa açan insanlar da gördüm ben. Komik oluyor fakat yine de merdivenin bitimindeki yere sıkışacağını düşünen teyzeler kadar komik değil.
Bazı merdivenlerin üst tarafında ayna gibi şey oluyor, metal midir nedir? Her ne boksa. Oradan kendine bakan insanları çok seviyorum çünkü ben de bakıyorum.
Yürüyen merdivenlerin en kötü yanı ise yukarı çıkarken ön taraftakinin götü ile sizin yüzünüz aynı hizaya geliyor bazen. Şey kötü yanı demiştim değil mi? Evet kötü yanı. Yukarı çıkana kadar o götle yüz göte kalıyosunuz. Garip oluyor.
Son olarak da merdivenin gidiş yönünün tersi yönünde gidip komiklik yapmak üzerine. Zamanında ben de yaptığım için çok üstüne gitmiyorum bu konunun. Niye öyle bir şey yaptık ki lan biz? Neyse bu kadar yeter. 5 dakikada yazdım. :D 

6 Haziran 2012 Çarşamba

Gerçek Kesit #2

Bu gece canım çok attırıklı yazı yazmak istedi. Böyle konudan konuya atlıyosun. Lidılayvi de bunu çok yapıyo. Hatta akımın öncülerinden. Mopazant gibi adam vesellam. Mopazant dedim de aklıma geldi. Neydi la o öyle? Bir tarafta Çehovlu, Sait Faikli durumcular, diğer tarafta Ömer Seyfettinli, Mopazantlı olaycılar. Kesin soru çıkardı bundan. Ben neyse ki o en sondaki kompozisyon bölümünden kurtarırdım olayı. 40 puanlık kısım oluyodu sanırsam. Kâğıdı da hep geç verirdim. O yüzden erkenden verip çıkanlara hep imrenirdim. Farkındayım çok vermeli bi muhabbet oldu ama onlar da genel de düşük not alırla bağlayayım bari. Ayakkabı bağlamayı öğrendiğim zamanı hatırlıyorum. Böyle ayakkabılarımı kucağıma koymuşum. Bağlayamıyorum diye sinirimden ağlıyorum. Sonra bi anda bağladım. Heyecanla çözüp tekrar denedim ama başaramadım. "Hasktir la az önce bağlamıştım ama." oldum böyle. Yılmadım tabii ki. Akşama kadar ayakkabı bağlamayı söktüm. Bağlamayı söktüm de değişik oldu. Ne demişler bana balık verme, o balığı götüfikasşldajsş. Neyse. Küçükken hırslıymışım aslında. Başarısızlık sonucu ağlarmışım en azından ya da çok üzülürmüşüm. Şimdi amaaaan sikimden aşşaaa Kasımpaşa da süper lige çıktı ya lan yine. Buradan tebrik ederim kendilerini ve onları sahneye davet ediyorum. Beni böyle pek sahneye davet etmediler sanki. Oğlum birisi beni sahneye davet etsin lan. Ay bak şimdi bile heyecanlandım. Normalde bu tarz şeyler heyecanlanmam ben ama salaklaşırım. Hayatımda bir kere iş görüşmesine girdim. Onda da bir performans sergiledim ki ortalığın amına koydum denilebilir. İyiydim iyi. Zaten son dönemde tek övünebildiğim şey o görüşmeler herhâlde. Üç kadının karşısında iyi terlemiştim ama. Kadın bi soru soruyodu. Ben cevaplıyorum ama sanki cümleye başladığım anda bir yolculuğa çıkıyorum böyle. Puanları toplayıp çıkışı arıyorum. İşte o zaman hep çıkışı bulmuştum. Çünkü BURASI LABİRENT BURDAN ÇIKIŞ YOK. Öyle işte.