6 Haziran 2011 Pazartesi

Ne yaptın sen Arzu?
















Aslında saat de pek erken sayılmazdı. Cafenin sahibi her 22 dakikada bir çay getiriyordu. Cinsiyet bakımından birbirine eşit masa yoktu. Yani bir masada iki erkek, bir masada tek kadın, bir masada bir kadın bir erkek, bir masada üç kadın, bir masada da ben işte. Bu gereksiz bilgiyi de verdikten sonra dışarıda yağan yağmura gözüm takıldı. Tanesini beşten satıyordu şemsiyeci. Şemsiye yani sonuçta. Yıllardır şemsiye. Belki üstümüzden bir kuş yerine araba geçerken de elimizde olacak şemsiye. Ankara’ya öyle yakışırdı ki şemsiye… Ne şemsiyesi yahu şemşiye şemşiye. Yalan mı söyleyecek koskoca satıcı?
-Pardon birini mi bekliyordunuz?
+Yo hayır, yani evet de, hayır.
-Oturabilir miyim?
+Buyrun.
Allah’ım şimdi oyunun sırası değil? Oyun değil mi bu? E peki nerden çıktı bu kadın?Benden ne isteyecek? Rüyalarımdakinden çok farklı. Aslında her yerdekinden çok farklı. Âşık mı oluyorum yoksa? Lan manyak mısın oğlum daha 1 dakika olmadı. İleride kurman lazımdı bu cümleyi. Konuşmuyor da bu. Acaba girsem mi söze? Oğlum masaya gelen berber Niyazi değil ki “Ne vardı yarrağam” deyip işin içinden sıyrılasın. Berber Niyazi’ye bile razıyım şu an. Beni mi takip ediyodu ki?
-Evet…
+Ne, nasıl yani?
-Anlamadım.
+Beni mi takip ediyodunuz?
-Nerden çıktı bu.
+Evet dediniz.
-E devamını getirtmediniz ki.
+Ha pardon. Biraz dalgınım sanırım bugün.
Ne dalgını amk? Hiç de dalgın değilim ki dalgın olsam kadının söylediklerini anlamam. Ben kadının söylediklerini anlamayı geçtim, yeni şeyler uyduruyorum.
-Evet, neden masanıza oturdum merak ediyorsunuz? Öncelikle bir satıcı değilim. Kredi kartı, telefon hattı gibi şeylerle işim yok.
O an gülümsedim ona. İçimden de “Güldürdün beni piç” demek geldi. Ağır kaçar diye diyemedim ama her şeyi ezberlemiş gibi konuşuyordu. Geriye kalan 26 yılda yapamadığım bir şeyi yaptım o sırada. O bir şeyler anlatırken “Ben Serkan.” deyip lafını böldüm. Böyle tanışmalara da hiç alışık değilim ki ya. Yok mu bizi tanıştıracak kimse lan? Birader iki dakika bizi tanıştırsana be. Sevaba girersin hiç yoktan.
-Arzu ben de.
Arzu mu? Oğlum ben Arzu’yu sadece MIrc’de erkeklerle taşak geçmek için kullanılan bi nick sanıyodum. Lan yoksa?
-Sevgilimden ayrıldım 10 dk. önce.
E birader benim de zaten beyaz sakalım, darmadağın saçlarım var. Adım Sinan, soyadım Çetin. Burası da Duman Cafe değil Film Gibi stüdyosu. Evet o zaman çalsın Gülbempe. Bakalım Arzu’nun sevgilisi gelecek mi? Bizi normal kadınlar bulmaz zaten. Neyse pek ilgi göstermezsem kalkar gider herhâlde diye düşünürken başladı anlatmaya en baştan her şeyi. Ben “hı hı” dedim o anlattı. Ben “anladım” dedim o anlattı. Susmadı hiç Arzu. Dakikalarca konuştu Arzu. Siktin kafamı Arzu. Bi sus artık Arzu. Lütfen Arzu. “Sıkıldıysan susayım.” Sıkıldım Arzu. Şu an en sevmediğim işi yapıyorum Arzu. Dışımdan söylemem gerekenleri içimden söylüyorum Arzu. Telefonum çalıyor Arzu. Arayan berber Niyazi değil Arzu. Dükkânda benlik bir iş varmış da beni çağrıyolar Arzu.
+İzninle kalkabilir miyim Arzu?
-Tanıştığımıza memnun oldum. Gerçi hep ben konuştum sen dinledin ama bi dahakine de ben seni dinlerim. Telefon numaramı sen beni dinlerken kaydettim telefonuna. O kadar güzel dinliyodun ki bölmek istemedim. Arıcam seni yakın zamanda yine.
Neyse Arzu biraz daha uzattı muhabbeti ama ne dediğini anlamadım. Aradan bir gün geçti. Uyurken telefonum çalıyor. Baktım arayan Pakize. Pakize kim amk?
-Aloo.
+Merhaba ben Arzu.

2 yorum:

  1. Empati kurmaya gerek yok, okulda teneffüs aralarında ve eve gelince yaklaşık 1,5 saat kadar telefonda, onun konuştuğu ve benim dinlediğim bir arkadaşım var, konuştukça coşan ve coştukça söylediklerini anlayamadığım insan. Alışırsın.

    YanıtlaSil
  2. devamı ?? Merak ediyorum. Aslında bitmeseydi devam edebilirdim okuyabilirdim sabaha kadar

    YanıtlaSil