14 Mayıs 2013 Salı

Fabrika

Her sabah servisi beklediği yere varmasına 100 metreden az kalmıştı. Uykusuna ayırdığı vaktin biraz daha fazla olması için evde kahvaltı yapmıyordu. Bu yüzden her sabah servis beklediği yerin karşısındaki fırından iki tane poğaça alıyordu. Poğaçalarını paylaşmak istemediği için eğer serviste yanına birisi oturursa poşetten hiç çıkarmıyor, işe başlamadan fabrikanın bir köşesinde yiyordu.

Servis yedi dakika gecikmişti. Durakta onunla birlikte servise binecek olan dört kişi daha vardı. Fabrika şehrin 20 kilometre dışındaydı. Servisin gecikmesi duraktaki diğer insanları rahatsız etmiyor gibi görünüyordu. Sonunda dayanamadı ve Arif’i aradı. Arif servise ondan beş dakika önce binen ve fabrikada neredeyse tek sevdiği adamdı. Arif telefonu açmadı. O sırada durakta bekleyen bir kadın “Servis bizi unuttu herhâlde.” dedi ve gülümsedi. Sezgin sesini çıkarmadı ve tebessüm etmekle yetindi. Kadın da telefonunu kurcalıyordu Sezgin gibi. Bir an kadının annesine ne kadar çok benzediğini fark etti. Gözünü kadından alamıyordu. Kadının hoşuna gitmiş olacak ki o da Sezgin’e bakıp gülümsüyordu. Servis gözüktü uzaktan. Duraktakiler yola doğru hareket etti. Sezgin olduğu yerdeydi hâlâ.

Binmedi o gün servise Sezgin. Arkasını döndü ve yürüdü. Kafasını çevirip servise baktı üç adımda bir. Servis kalkmadı. Köşeyi döndü. Telefonu çaldı. Arif arıyordu. Bu sefer de Sezgin onun telefonunu açmadı. Nereye gittiğini bilerek yürüdü bir süre. Sahile geldiğinde bir banka oturdu ve poğaçalarını yedi. Yanına bir köpek yaklaştı. Uzun süre bakıştılar. Sezgin dayanamadı. "Hoş geldin." dedi. Köpek de ona "Hoş bulduk." dedi. "A a am ama sen konuşuyorsun." dedi Sezgin. "Neden binmedin oğlum servise?" dedi köpek. "Sesesen nerden biliyosun?" diye sorduktan sonra Arif arkadan omuzlarına dokundu. "Şimdi söyle bakalım neden binmediğini." dedi. "Ne işin var burda. Sen neden binmedin asıl. Vardiya başlıcak birazdan. İş yerinde olman lazım." dedi Sezgin okuldan kaçıp babasına yakalanmış çocuk telaşında. Arif kendinden emin bir şekilde "Merak etme sen. Ayarladım ben fabrikayı. Seni dinliyorum şimdi" dedi. Bu noktadan sonra uzun süre sustular. Sessizliği bozan Sezgin oldu: "Benimle birlikte durağa binen bir kadın var." "Halide'yi mi diyosun?" diye atıldı Arif. "Adını bilmiyorum ki. Bildiğim tek şey anneme çok benzediği. İşte bu sabah bu benzerliği ilk kez fark ettim. Boğulduğumu hissettim. Daha fazla onunla aynı ortamda duramayacağımı hissettim." dedi. "O yüzden arkanı dönüp gittin yani." diye ekledi Arif.

Saat 11'e kadar orada oturdular. Birbirlerine bu hayatta yediremedikleri şeyleri anlattılar genelde. Sonunda Arif "Hadi yürü. İşe gidiyoruz. Öğleye kadar izin alabildim ikimize. Bari geç kalmayalım." dedi ve kalktılar. Sezgin "Sen gelmeseydin şu anda işsizdim muhtemelen." dedi. Arif de "Böyle uyuz uyuz yürürsek ikimiz o kutsal makama ulaşabiliriz." dedi ve adımlarını sıklaştırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder