14 Şubat 2019 Perşembe

Futbolcu Kartları

Gözlerimi açtığımda odamdan çıkarken görüyorum annemi. Burnuma gelen yumurtalı ekmek kokusu güne dair umutlarımı yeşertiyor. Bir de Allah’la olan iş birliğim istediğim gibiyse bugün benim günüm olabilir. Gece yatmadan önce ettiğim duaların karşılığını alabilmek umuduyla ellerimi yastığın altına sokuyorum. Sanırım Allah gün içinde yaptığım iyiliklerimi de hesaba katmış bu sefer. Futbolcu kartlarımı açmak için yatağımda doğruluyorum. Tuttuğum takımı da bildiği için çoğunlukla Fenerbahçeli futbolcuları koymuş. Bugün daha çok iyilik yapıp gece daha çok dua edeceğim. Annem yeniden geliyor odaya. Yüzüme bakıp sadece gülümsüyor, anlatmak istediklerini anlıyorum.  “Futbolcu kartlarımı açıp hemen geleceğim.” diyorum. Bu şöleni kahvaltıdan sonraya da saklayabilirim fakat kartlara değer vermiyormuşum gibi görünüp Allah’ı küstürmek istemem. 

Mutfağa girdiğimde yapraklı takvimin o günkü yaprağının koparılmadığını görüyorum. Arkasındaki fıkrayı gördüğümdeyse bugünün gerçekten benim günüm olduğuna dair inancım artıyor. Hâlbuki takvimin eve getirildiği ilk gün bir çırpıda içindeki bütün fıkraları okumuştum. Anneme bugün hangi yemeği yapacağını soruyorum. Söylediği yemeğin günün menüsüyle uzaktan yakından ilgisi yok. En azından bugün doğacak çocuklara erkek ise Müjdat, kız ise Müjgan isminin koyulmasını arzu ediyorum. 

Kahvaltıdan sonra evde geçirdiğim her dakikanın kayıp olduğunu düşünürüm. Annemden sokağa çıkmak için izin istiyorum. Sabah saatleri olmasına rağmen sokaktaki çocuk sayısı tatmin edici. “Küçük Golcü” üzerine günün kritiğini yaptıktan sonra dokuz aylık oynamaya karar veriyoruz. Oyunun sonunda kaybeden kişiyle dalga geçilip geçilmeyeceği konusunu da önceden konuştuk tabii ki. Oyunun heyecanına daldığımız sırada bana çok da yabancı gelmeyen bir ses duyuyorum. Bu ses adımı tekrar ediyor. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde sesin sahibinin Yüksel teyze olduğunu görüyorum. “Bana üç yumurta, bir ekmek alır mısın bakkaldan?” diyor. Ben onun dediklerine “Bak Allah fazladan futbolcu kartı koyar.” cümlesini de ekliyorum. Oyunu bırakıp evinin olduğu yöne doğru yürüyorum. Her zamanki gibi mandalla tutturduğu parasını balkondan aşağıya atıyor. Koşturarak gidiyorum bakkala. Aynı hızla dönüyorum. Yüksel teyze bakkala gönderdiğinde para üstünden bir kuruş bile vermez. Bu olay ne kadar moralimi bozsa da hiçbir zaman belli etmemeye çalışırım. 

Oyun oynadığımız yere doğru hareketlendiğim sırada bu sefer de Aysun teyzenin sesini duyuyorum. Gitmeme fikri aklımdan geçse de kendimde o cesareti bulamıyorum. Yine aynı cümleyi tekrar ediyorum: “Bak Allah fazladan futbolcu kartı koyar.” Onun da siparişlerini tamamladıktan sonra oyuna dönmek için arkadaşlarımın yanına varıyorum. “Nerde kaldın oğlum ya?” diyor Ömer. Yüzü biraz  asılmış. Ömer, mahallenin bakkalının küçük oğlu. Onun sayesinde bakkaldaki cipslerin içinde taso olup olmadığını elleyerek anlayabiliyoruz. Ne zaman “Oğlum ne kadar güzel, sana her şey bedava.” desem, “Yok be oğlum, biz de parayla alıyoruz onları.” diyor. Bununla pek ilgilenmiyorum. Sonuçta Ömer’e bedavaya geliyor. 

Sonlarına yaklaştığımız oyunumuz tüm heyecanıyla devam ederken birinin yine bana seslendiğini duyuyorum. Evet bu ses yine Yüksel teyzenin sesi. Arkadaşlarım anlaşmış gibi hep bir ağızdan üfleyip püflemeye başlayınca artık bu olaya bir tepki göstermemin zamanı geldiğini anlıyorum. Bir süre sanki Yüksel teyze yokmuş gibi oyuna devam ediyoruz. Yüksel teyze pes etmiyor. Oyundakiler devam etmem konusunda çaktırmadan fısıldıyorlar. Sanırım dayanamayacağım. Yüksel teyzeye dönüp “Ne var lan, ne var?” diye bağırıyorum. Aramızdaki mesafeye rağmen yüzündeki değişimi görebiliyorum. Siparişini vermeye başladığı sırada “Gitmiyorum lan bakkala makkala, kendi git.” diyorum. Herkes şaşkın şaşkın suratıma bakıyor. Oyun devam ediyor fakat yapılan hamleler bilinçsiz. Yüksel teyze artık pencerede görünmüyor. Ağlamak istiyorum ama yaptığım hareketin de arkasında durmam gerekir. Allah bu gece yastığımın altına futbolcu kartı koymayacak. Bu arada oyunu kaybediyorum. Oyunun sonunda herkesin benimle dalga geçmesi gerekirken kimse sesini çıkaramıyor. 

Gün içinde konu dönüp dolaşıp bu olaya geliyor. Hikâye sokağa yeni gelen her çocuğa en başından anlatılıyor. Herkes benim taklidimi yapıyor. Ömer “Kendileri gitsin tabii oğlum. Biz eşekleri miyiz onların? Bütün gün geziyorlar ama bakkala bizi gönderiyorlar.” diyor. Ömer’i haklı buluyoruz. Hareketim adeta bir halk hareketine dönüşüyor. Bu dönüşüm benim de vicdanımı rahatlatıyor. 

Akşam ezanıyla birlikte herkes evine gidiyor. Üç dört kişi evlerine doğru giderken koro hâlinde “Gitmiyorum lan bakkala makkala, gitmiyorum lan bakkala makkala” diye bağırıyor. Gülerek  apartmanın kapısından içeri giriyorum. Mis gibi kokular geliyor, annem akşam yemeğini hazırlamış. Babam televizyonun karşısında oturuyor. Babama göstermek için odamdan futbolcu kartlarımı getiriyorum. Babam bu sefer benimle ve futbolcu kartlarımla pek ilgilenmiyor. Yemeğe oturuyoruz. Çorbadan içtiğim birkaç yudumdan sonra babam “Sen bugün Yüksel teyzene ne dedin?” diye soruyor. Daha ilk cümlemi bitiremeden ağlamaya başlıyorum. Babam bu tip olaylar hakkında konuşmayı çok sever. Bir keresinde sadece iki bin beş yüz lira için elinde sopayla bakkala özür diletmeye götürmüştü. O konuştukça ben ağlıyorum. Annem babamı susturmaya çalışıyor. Bana da “Git hadi yüzünü yıka.” diyor. Sanırım babam yüz gün boyunca bu konu hakkında konuşacak. Haklı olduğumu anlatmaya çalışmıyorum. Babamı ikna etmem imkânsız. İstediği kadar konuşsun. Bundan sonra bakkala makkala gitmeyeceğim. Ömer’in de dediği gibi: “Eşek miyiz lan biz?” 

Diğer günlerden daha erken bir saatte yatağımdayım bugün. Fiziksel yorgunluğumun yanında ruhsal olarak da bitiğim. Gün boyunca yaşananları düşünüyorum. Gözlerim yanıyor. Sanırım uyumak en iyi fikir. Uykuya dalmadan önce sağ tarafıma dönerek dua etmeye başlıyorum: Allah’ım beni, annemi, babamı, ailemi ve tüm tanıdıklarımı koru. Hayatımız boyunca hep mutlu olalım. İstediğim her şey gerçekleşsin. Ailemdekilerin de istediği her şey gerçekleşsin. Bugün yaptığım kötülükler için beni affet. Gitmek istemiyorum ama mecbur gideceğim bakkala. Benim de oyun oynamaya hakkım yok mu? Lütfen sabah yastığımın altına çok futbolcu kartı koy. Amin.