31 Ocak 2011 Pazartesi

Şarj aletime dokunma!
















Nokia ince uçlu şarj aleti olan var mı? Var ya da yok. Yok ya da var. Turkcell’le bağlan hayata. Bağlan hayata Turkcell’le. Reklam yaptık yine bak. Evet, konumuz şarj aleti. Yani şarj makinesi. Üff şarz makinası. Amaan şarj cihazı yani. Nedir şarj cihazı? 1973 yılında Thomas Busigarason’un icat ettiği bu şey günümüzde genelde “cep telefonlarının bataryasını doldurmak için kullanılan cihaz” anlamında kullanılıyor. Her telefonun yanında verilmesine rağmen her zaman eksikliği hissedilen bu aleti şimdi yakından tanıyalım. (Projeksiyon perdeye yansır.)
Slayt 1- İnsanların birçoğu şarj aletini telefona takmaktan çekinirler. Sebebi üşengeçlikten başka hiçbir şey değildir. Kişinin telefonu orada “Artık takmak günü gelmişse şarja…” dizelerine binaen ciyak ciyak öterken kişinin “Daha gider şarjı ya, birazdan takarım. Nolcek?” düşünceleri ile birlikte telefonunu şarj aleti ile yekvücut yapmaktan çekindiren şey üşengeçliktir.
Slayt 2- Şarj aleti ile ilgili yaşanan bir diğer sorunumuz ise şarj aletini karanlıkta priz ile buluşturmaktır. Gece yatağında telefonunun şarjının biteceğini gören adamın karanlıkta başucundaki prize şarj aletini sokmaya çalışması yaratıcı bir senaryo örneği olarak karşımıza çıkabilir. Karanlıkta sağa sola tutuna tutuna duvarla sevişir bir pozisyonda ışığı açtıktan sonra da hiçbir zevki kalmaz bu işin. Onun için napıyor muşuz? Odamızdaki şarj aletini sürekli prizde takılı hâlde bırakıyormuşuz. Doğru mu? Doğrudur inşallah hocam.
Slayt 3- Şarj aletinin bir numaralı düşmanı annelerdir. Onun kablolarını bir dolarlar ki sanki onu çeyiz sandığına koyup da bir daha hiç çıkarmayacakmış sanırsınız fakat 1 saat sonra ona ihtiyacınız olduğunda gerçeklerle yüzleşirsiniz. Şarj aletinin kablosundaki temassızlığı giderici bant da bu slaytın konusudur.
Slayt 4- TÜİK verilerine göre yara bandı, silgi, bozuk para ve 0.7 uç ile birlikte arkadaştan en çok istenilen eşyalardan birisi olan şarj aletini her zaman bir arkadaşın çantasında bulundurması ilginç bir şeydir. İnsanı yüzüstü bırakmaz şarj aleti. Candır şarj aleti <3
Slayt 5- İçinde hava birikmiş kalorifer muamelesi yapılan telefon ve akabinde “Batarya dolu, bir takıp çıkarayım da, daha güzel dolsun.” düşüncesi yüzünden tak-çıkar, tak-çıkar yapa yapa yalama ettiğimiz şarj aletlerinden bir özür dileminin zamanı geldi de geçiyor. Peki neden hâlâ duruyoruz? Haydi o zaman bir kez bile olsa onlardan özür dileyelim. Özür dileriz şarj aletleri.
Slayt 6- Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz. (Arka fonu perdeli slayt)
(ŞARJ-SEN)

10 Ocak 2011 Pazartesi

Oysa herkes tutturur İddaa'yı


Oysa Herkes Tutturur İddaa'yı
Oysa herkes tutturur İddaa'yı.
Kulak verin dediklerime.
Kimi 4 banko ile yapar bunu,
Kimi 4-5 sistem ile.
Korkaklar 1.05'lik orana oynar,
Yürekliler 6.25'lere.
Kimi cumadan tutturur İddaa'yı,
Kimi bekler pazarı.
Kimi hiç beraberlik yazmaz,
Kimi ilk yarı maç sonucundan şaşmaz.
Kimi çok sevinir İddaa'yı tutturduğuna,
Kimisi kafasına takmaz.
Çünkü herkes tutturur İddaa'yı,
Ama herkes tutturdu diye tutmaz.

22.05.2010

4 Ocak 2011 Salı

Aşıcılar 1/B'deymiş lan


Sabah dışarıdan gelen çocuk sesleriyle uyanmak bir çocuk için sıradan bir hikâyedir. Çocuk seslerini özlediğimiz bu günlerde yine çocuk sesleri ile uyandığım bir günden bahsetmek istiyorum. O zamanlar ben de çocuktum. Evimizin karşısında da okul vardı. Birimiz hepimiz, hepimiz topumuz için vardık o zamanlar. “Gözlerimi açtım. Çişimi yaptım. Elimi yüzümü yıkadım. Kahvaltımı yaptım. Dişlerimi fırçaladım.” tarzı günlükler yazdığımız bu dönemin bir gününde bunları yaptıktan sonra evimizin bahçesine çıktım. Sabahçı-öğlenci sisteminin olduğu okulumuzda öğlenci olmanın acısıyla öğle vaktine kadar 1 ya da 2 saat oyun oynamayı planlıyordum. O anda bir ses duydum okulun bahçesinden: Aşı. Bahçeye doğru yöneldim sabahçı Roman kökenli bir arkadaşım beni gördü ismimdeki “e” seslerini kapalı söyleyerek: ”Emreee aşı olcakmışız biz şimdi.” dedi. Ona yüksek sesle “Arbi mi?” diyesim geldi. Diyemedim. Döndüm arkamı ve eve koşturdum. Annem gördü. “Neden geldin hemen?” diye sordu. “Anne biliyo musun aşı olcakmışız biz bugün.” dedim. “Doğrudur, 1. sınıfların hepsi aşı olur.” dedi. Bi şey diyemedim. Odama gittim. Tekrarlayıp durduğum bir şey vardı. “Aşı olcakmışız.” “Aşı olcakmışız.” “Aşı olcakmışoz” “Oşı olcokmoşoz” “Oşoaoaohüühühüh” Kapandım yatağıma ve ağlamaya başladım. “Aşı falan olmucam oğlum ben” deyip deyip ağlıyordum. Bayağı bir süre ağladım. Sonra gözlerimdeki kızarıklıkların geçmesini bekledim bi süre ve üstümü giyinip okula gittim.

Olayın hikâye kısmından bu kadar bahsetmek yeterli sanırım. Okulda aşı olmak. Öğretmen ders anlatırken söylediklerini anlamlandıramamak. Olayın garip boyutu aşıcıların hemen sınıfa gelmemesi. Efsaneler gezer ders esnasında: “Aşıcılar 1/B’deymiş lan.” “İğneyi çakmakla ısıtıp öyle sokuyorlarmış.” Erkekler kızlara göre biraz daha duygularını belli etmemeye çalışır aşı günü. Örneğin ben, yani o yatakta dakikalarca ağlayan ben 1. sınıfta aşıcılar sınıfa gelir gelmez kendi isteğimle aşıyı ilk ben olmuştum. Hey gidi ben. Bir de sınıfta önceden o aşıyı olmuş kişiler çıkar ki onlar ne özenilesidir. Sanki hiç aşı olmamışlar gibi gelir insanın gözüne. Kıskanılır falan. 1. sınıfın dışında bir de 5. sınıfta aşı olmuştuk sanırım. Orada da biraz daha sakin ama aynı duygular yaşanmıştı. Son olarak bir de şırıngadan hava alma sahnesi yok mu? Bence gerilim filmlerinin çıkış noktası o hareket olabilir. Olamaz mı? Olabilir.